.... üstündeki düşüncemiz
LES RDV DE L’ÉCO – Türklerin ve Fransızların Çalışma Hayatındaki Farkları
www.lepetitjournal.com/Istanbul ile Türk-Fransız Ticaret Derneği (CCFT) arasında Ekim 2009’da doğan işbirliği çerçevesinde gerçekleştirilen söyleşidir. Her ay, www.lepetitjournal.com/istanbul ve www.ccift.com mecralarında ve CCFT’nin aylık bülteni "Les Nouvelles de la Chambre" da bir kuruluşun veya girişimcinin portresi yayınlanmaktadır
İnsan Kaynakları konusunda zengin bir deneyimi olan Pınar Akkaya, 2011 yılında, kişilerarası iletişim, şirket stratejileri ve expat yöneticiler için kültürlerarası yönetim teknikleri üzerine yoğunlaşan bir danışmanlık ve eğitim bürosu olan Signature Consulting'i kurdu. Eski bir öğretmen olan Marie-Christine Berger, kültürlerarası iletişim eğitmeni ve Fransızlarla profesyonel ilişkiler uzmanıdır. İkisi beraber bize iş dünyasında Türkler ve Fransızlar arasındaki farklılıkları açıklayarak, bunları daha iyi anlamamıza yardımcı oluyorlar.
Lepetitjournal.com İstanbul: Türklerle iş yapmanın üç temel kuralı nedir?
Pınar Akkaya: Öncelikle Türkiye'de ilişkilere dayalı bir kültür olduğunun farkında olmak gerekir. Başkalarıyla yakın olmak burada önemli bir olgu. İnsanlar zaman zaman iş arkadaşlarıyla ve hatta patronlarıyla duygusal bağ kurabiliyor. İkinci olarak, Türkiye'nin doygunluğa ulaşmamış bir pazar olduğunu bilmek gerekiyor. Bu nedenle dinamikler farklı ve sürekli değişebiliyor. Bu da Türklerin pazar fırsatları konusundaki pragmatik yaklaşımlarını açıklıyor. Benzer bir açıdan, en önemli üçüncü nokta ise, sürekli bir değişim içinde yaşamayı öğrenme gerekliliği. Türkiye sürekli olarak hareket halinde olan bir ülke. Öncelikle böyle bir ortamda yaşamaktan zevk almayı, ardından da bu durumu etkili bir şekilde yönetmeyi öğrenmek gerekiyor.
Peki ya Fransızlarla iş yapmanın en temel üç kuralı nedir?
Marie-Christine Berger: Fransızlarla iş yapmak isteyen Türklere, öncelikle Fransızların iş hayatı ile kendi özel hayatları arasına keskin bir sınır çektiklerini unutmamalarını öneririm. Bu sınır Türkiye'de daha zayıf. Türklerin, profesyonel bir ilişki içinde Fransızların gösterdiği mesafeliliği yanlış algılamamaları lazım. Soğukluk ya da kabalık olarak algılanabilecek davranışlar aslında yalnızca iki kültürün profesyonel ve özel hayat arasındaki sınırı aynı yere koymamalarından geliyor. Aynı zamanda bazı konuşma kalıpları ya da kibarlık kuralları Türkiye'de genel anlamda da bu bağlamda iş hayatında da daha yaygın. Bu esnada elbette bazı üstü kapalı mesajların Türkiye'de ve Fransa'da aynı şekilde algılanmadığını unutmamak gerekiyor. Aklıma gelen en açık örnek zenginliğin dış göstergeleri mesela. Türkiye'de, güzel, pahalı bir saat sahibi olmak oldukça önemli. Fransa'da ise Nicolas Sarkozy Role saatlerden bahsetmeye başladığında milletçe ne kadar rahatsız olduğumuzu unutmuş değiliz! Üçüncü önemli nokta ise, zamanı farklı bir şekilde kullanmak gerektiğini kabul etme gerekliliği. Türkler programlarını daha kısa dönemli hazırlıyor. Orta ve uzun dönemli planlar yapmak, Fransız şirketleri ile çalışmayı ve ilişkileri sürdürmeyi kolaylaştıracaktır.
Türklerle çalışırken dikkat edilmesi gereken kılık kıyafet ya da davranış kuralları var mı?
Pınar Akkaya: Bence, her yerde olduğu gibi burada da kılık kıyafet kuralları ülkenin neresinde olduğunuza göre değişiyor. Yani mesela İstanbul'da geçerli olacak bir durum Anadolu'da farklı olabiliyor. Bölgenin kültürüne göre birçok şey değişiyor. Buna karşın, Türk kültürü dış görünüş ve statüye önem verir. Bir kişinin nasıl giyindiği veya saçını nasıl yaptığı, o kişinin toplumdaki yeri hakkında çeşitli sinyaller verir. Türkler bu tarz sinyallere dikkat ederler. Davranış kurallarına gelirsek, çok temel bir kural büyüklere saygı gösterme örneğin. Türkiye'de, gençlerin korunduğu ve yaşı daha geçkin insanların saygı gördüğü bir kültür var. Bu durum şirket içindeki davranışlarda da karşımıza çıkıyor. Genel olarak davranış kuralları Batılılaşmış durumda. Türkiye'deki kültürü Arap kültürü ile karıştırmamak lazım. Arap ülkelerinde geçerli olacak birçok kültürel kod burada hiç bulunmuyor.
Peki ya Fransızlara gelirsek?
Marie-Christine Berger: Geleneksel olarak profesyonel bir ortamda çok resmi giyinmek gerekir; ancak bu durum giderek değişiyor. Artık her şey belli bir şirketin yapısına ve anlayışına bağlı. Bana göre, Türkiye'de Fransa'da olduğundan daha fazla bilinmesi gereken nokta var bu anlamda. Bu yüzden, bir kez daha, Fransızların bazı davranışlarını yanlış yorumlamamak ve örneğin bir görüşmenin başında size içecek bir şeyler ikram edilmezse alınmamak önemli. Türk misafirperverliği bu açıdan oldukça eşsiz bir noktada.
Türk iş dünyasında özel hayata dair bilgilerin nasıl bir yeri var? Profesyonel ve özel hayat arasındaki bağlar neler?
Pınar Akkaya: Türkler genç yaşlarından itibaren, şu ya da bu okula girmek için sürekli sınavlara hazırlanarak, oldukça rekabetçi bir bakış açısı içinde büyüyorlar. Bu rekabetçi kültür profesyonel hayat ile özel hayatın da bir noktada birbirine karışmasına neden oluyor. Türkler iş dünyasına girdiklerinde oldukça hırslı oluyorlar; kariyer basamaklarını daha hızlı tırmanmak için özel hayatlarından ödün vermek onların rahatsız etmiyor. Bu durumun 45 yaşından sonra azaldığını görüyorum. Pazar dinamikleri bu şekilde ortaya çıkıyor ve genç nüfus da bu yöne doğru ilerliyor. Rekabet karşısında, Türkler özel hayatlarından fedakârlık etmeye başlıyor. Bu nedenle, özel hayat ile iş hayatı arasındaki sınır oldukça zayıf oluyor. Gerçi her zaman bunları birbirinden ayrı tutma isteği var; Türkler yaşamayı ve iş dışında başka şeylerle zaman geçirmeyi seven bir toplum.
İş hayatında da Türkler çalışma arkadaşlarıyla arkadaşlık kurmaktan kaçınmıyor. Bu ilişkiler çalışanın iş yerine bağlanmasını sağlıyor. Bir insan çalıştığı şirkette hem işini hem de çalışma arkadaşlarını sevdiğinden kalmaya başlıyor.
Fransa'daki durum nasıl?
Marie-Christine Berger: Fransızlar, iş arkadaşlarıyla özel hayatlarından, ailelerinden ya da tatillerinden konuşmaya genellikle daha uzun bir süre sonra başlar. Buradan bunun yasak olduğu ya da asla yapılmadığı gibi bir anlam çıkmasın. Ancak böyle ilişkiler kurulması daha uzun sürüyor ve ilk başlarda böyle konulara girmek pek akıllıca görülmüyor. Fransa aynı zamanda 35 saatlik haftanın ülkesi. Tamam, herkes çalışıyor ama aynı zamanda iş dışında bir hayatları da var. Fransa'da bir iş arkadaşını işle ilgili bir sorun için gece 11'de ya da hafta sonu aramak hayal bile edilemez.
Türklerle bir akşam yemeği yerken, iş dışında nasıl konular konuşulabilir?
Pınar Akkaya: Ben her zaman espriler konusunda dikkatli olmak gerektiğini söylüyorum. Mizah konusunda rahat olmak için öncelikle bir kültürü iyi tanımak lazım; yoksa bir espri oldukça riskli bir adıma dönüşebiliyor. Dahası, her kültürde olduğu gibi burada da siyaset ve din tabu konular. Türkiye'de buna cinsel tercihler de ekleniyor. Türkler, zevk ve fikirlerine göre sorularınıza memnuniyetle yanıt verir; ancak konuşmaya sorulmadan fikirlerinizi söyleyerek başlamak tehlikeli olacaktır. Tartışmalı konularda fikir beyan etmek, Türkiye'de Fransa'da olduğu kadar kabul görmez. Tartışma ve fikir alışverişi, karşınızdakine kişisel bir saldırı olarak yorumlanabilir.
Neler konuşulabileceğine gelince... Türkler çocuklarından, yemekten, kültürel konulardan konuşmaya bayılır! Türkiye hakkında söyleyeceğiniz güzel şeyler onları çok mutlu edecektir.
Peki ya Fransızlar?
Marie-Christine Berger: Aslında kaçınılması gereken konular az çok aynıdır: Para, siyaset ve din. Fransa'da insanlar ne kadar para kazandıklarını ya da evlerini ne kadara satın aldıklarını söylemez. Siyaset konusunda da mesela insanlara bir sonraki seçimde kimlere oy verileceği sorulmaz. Din Fransa'da oldukça kişisel bir konudur; bu nedenle genelde Fransızlara inançları hakkında soru sorulmaz. Buna karşın, Fransızlarla çalışan Türkler İslam hakkında şaşırtıcı sorular duyabilirler. Bu nedenle, Türklere, kendileri din konusunda bazı sorulara cevap vermek zorunda kalacakken Fransızlara din hakkında soru sormamalarını söylemek her zaman biraz garip oluyor...
Kolayca açılabilecek sohbet konularına gelince; bunlar arasında hobiler ve çıkılan tatiller kadar, Fransız mutfağı, Fransız şarapları ve Fransızlara dair aklınıza gelecek övgüler de var!
Türk kültürünün ve bakış açısının içine tam anlamıyla girebilmek için nasıl tavsiyelerde bulunabilirsiniz?
Pınar Akkaya: Türkçenin dünyada öğrenmesi en zor dillerden biri olduğunu duydum. Bu nedenle, dil öğrenme konusunda pek ümidim yok. Türkçe öğrenmek gerçekten de zor; ancak birkaç kelime de olsa Türkçe konuşma çabası her zaman takdir görecektir. Expat çalışanların bazen kendi içlerinde kapalı kaldıklarını görüyorum. Oysa Türk arkadaşlar edinerek, ülke kültürünün zenginliklerinden mahrum kalmamak oldukça önemli. Ayrıca Türkiye'de seyahat edilmesini öneriyorum.
Peki Fransız kültürünün ve bakış açısının içine tam anlamıyla girebilmek için neler yapmak gerekir?
Marie-Christine Berger: Fransızca öğrenmek de pek kolay değil. Ancak Fransızca dilbilgisi hakkında biraz bilgi sahibi olmak karşılıklı anlaşma konusunda size yardımcı olabilir. Dilbilgisel yapı olarak dillerimiz farklı olduğundan, düşünme biçimlerimiz de farklı. Bunun farkına varmak iş dünyasında da iletişim açısından avantaj sağlayacaktır. Türkiye'de Fransız şirketleri ile çalışan Türkler, Fransızca filmlere, kitaplara ve gazetelere erişim elde etmek için Fransız Kültür Merkezlerine başvurabilirler. Buralar aynı zamanda Fransız-Türk çifte vatandaşlar ve Fransız-Türk çiftlerle tanışmak açısından da iyi olacaktır.
Fransa- Türkiye ilişkileri ve ticari bağlantılar ne durumda?
Pınar Akkaya: 2016 iki ülke için de çok kolay bir yıl olmadı. Ancak Fransız-Türk ilişkilerinin tarihi oldukça eskiye dayanıyor. Osmanlı zamanlarından bu yana Fransa ve Türkiye her zaman birbirlerine yakın oldu. Şimdiye kadar her zaman aralarındaki sorunları çözmeyi başardılar. Bu nedenle son zamanlarda olanların bir geçiş dönemi olduğuna inanıyorum. Uzun vadede Fransız-Türk ilişkilerine güveniyorum.
Marie-Christine Berger: Bazı Fransız şirketleri şu sıralar özellikle güvenlik durumu ve siyasi bakış açıları nedeniyle bir korku duyuyor. İki ülke arasındaki ticari ilişkilerin kısa zaman önce olduğu kadar dinamik olduğunu söyleyemeyiz.
Söyleşiyi yapan Solène Permanne (www.lepetitjournal.com/istanbul) - 26 Ocak 2017
Türkçe çeviri : Kardelen Kala